Meme Kanseri

meme-kanseri-tedavisi-ankaraMeme Kanseri

 
Meme kanseri, süt bezleri veya sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücrelerden gelişiyor. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonu meme kanseri riskini artırıyor.

Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücreler arasında, çeşitli etkenler sonucu kontrolsüz şekilde çoğalan ve başka organlara yayılma potansiyeli taşıyan hücrelerden meydana gelen tümöral oluşumdur.

Meme kanserine hangi etkenlerin neden olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak günümüze kadar yapılan çalışmalarda, yüksek olasılık gösteren bazı faktörler belirlenmiş bulunuyor. Bazı kadınlarda genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonları (genlerde kansere eğilim yaratan bozukluklar) meme kanseri riskini artırırken, diğerleri kadın olmak dışında bir risk faktörü taşımıyor.

Meme Kanseri Tedavisi

 
Meme kanseri tedavisinde, günümüzde cerrahi tedavideki gelişmeler ve yapılan ek tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde birçok hastada mükemmel sonuçlar alınabiliyor.

Teknolojideki ilerlemeler sayesinde bugün kanser tedavisinde büyük aşamalar kaydedilmiştir. Eskiden tedavi şansı çok düşük olan bazı kanser hastalarını bugün yüzde 95 kurtarabiliyoruz. Özellikle de meme kanserlerinde metastatik olanları bile kemoterapi, hormonal tedavi ve hedefe yönelik tedavi seçenekleri ile çok uzun yıllar yaşatabiliyoruz. Çok farklı tedavi alternatiflerinin olması sayesinde meme kanseri artık korkulacak bir kanser olmaktan çıkmıştır. Meme kanseri erken evrede yakalanırsa, tümör bir santimin altındaysa ve koltuk altına atlamadıysa, hastanın yüzde 95 kurtulma şansı var demektir. Erken evreyi bir miktar geçmiş (lokal ileri) aşamadaki hastalarda bile kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapi ile yüzde 70 üzerinde şifaya kavuşmak mümkün olabiliyor.

Bu grup hastalarda, cerrahi öncesinde uygulanacak kemoterapi ile; tümörün küçültülmesi, cerrahi işlemin kolaylaştırılması ve memenin tamamen alınmasına gerek kalmadan meme koruyucu cerrahi uygulama imkanı oluşturulabiliyor. Yeni geliştirilen hedefe yönelik tedavilerle, direkt kanser hücreleri hedef alınıyor ve kemoterapi sırasında görülen saç dökülmesi ve bulantı gibi yan etkiler bu ilaçlarda görülmüyor.

Karaciğer, akciğer ve kemik tutulumu olan metastatik hastalarda bile değişik tedavi seçenekleri ile hastaların yıllarca yaşaması mümkün olabiliyor. Ancak unutulmaması gereken bir husus; kanser tedavisinin birçok farklı bölümün birlikte çalışmasını gerektiren bir hastalık olduğudur. Ama şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor; meme kanseriyle savaşta en büyük görev hala kadınlara düşüyor.

Meme kanseri tedavisinde, erken evrede yakalanan meme kanserlerinde ilk tercih, cerrahi oluyor. Cerrahi yöntemde ya meme tümörü, etrafında temiz doku olacak şekilde meme dokusundan çıkarılıyor ya da tüm meme alınıyor. Ayrıca koltuk altına tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak için bazı lenf bezleri çıkarılıyor. Yapılan cerrahi girişimlerle öncelikle hastalığın evresi belirleniyor ve hangi ek tedavilerin gerekli olduğu (ışın, hormon, kemoterapi) saptanıyor.

Meme Kanseri Evreleri

 
Kanser evresini, tümörün boyu ve kanserin yayılımı tanımlar. Evrelendirme sisteminde 0 ile 4 arasında bir rakam belirtilir.

Evre 0 (Sıfır) : Aynı zamanda “in-situ” olarak da adlandılır. Evre 0 (sıfır), olan kanserler yerlerinde kalmış ve çevre dokulara sıçramamış kanserlerdir. Evre 0 (sıfır) kanserler oluştukları yerlere göre ikiye ayrılırlar. Süt bezlerinde ya da süt kanallarında oluşabilirler.

Evre 1 : Orijinal tümör 2 cm ya da daha küçüktür. Kanser lenf bezlerine sıçramamıştır.
Meme Tedavisi : Lumpektomi (kanserli kitlenin etrafında bir parça sağlıklı göğüs dokusu ile birlikte alınması) ve koltukaltı lenf bezlerinin alınmasını takip eden radyasyon tedavisi yapılır. Gerekiyorsa kemoterapi veya hormonoterapiler eklenir. Mastektomi (Kanserin bulunduğu göğüsün alınması operasyonu) ve koltukaltı lenf bezlerinin çıkarılması önerilir.

Evre 2 : Orijinal tümör 2 ile 5 cm arasındadır ve lenf bezlerine sıçramamış veya sıçramış olabilir. Evre II (İki) için genelde uygulanan tedavi şekli Evre 1 ile aynıdır, ancak eğer tümör büyükse ya da lenf bezlerine sıçramışsa kemoretapi, hormonterapi ve radyasyon tedavisinin tamamlayıcı olarak önerilmesi daha yaygındır.

Evre 3A :
Bu meme kanseri aşamasında orijinal tümör koltuk altı lenf bezlerine ve göğüs dışı dokulara sıçramıştır. Operasyon sonrasında genelde radyasyon tedavisi ve sistematik tedavi olarak kemoterapi ve hormon tedavisi uygulanır. Eğer tümör çok büyükse, operasyon öncesinde tümörün boyunun küçültülmesi amacıyla kemoterapi uygulanabilir. Bu tip kemoterapiye neoadjuvant kemoterapi denir.

Evre 3B : Orijinal tümörün boyutuna bakılmaksızın, tümörün kendisini göğüs duvarına bağladığı ve göğüs lenf bezlerine sıçradığı durumlarda kanser Evre III (Üç) B olarak adlandırılır. Evre III B meme kanserinin standart  tedavisi genellikle neoadjuvant kemoterapi ile başlar. Orijinal tümörün boyunun istenen oranda küçülmesi ile birlikte cerrahi tedavi yapılır.  Operasyon sonrası uygulanan standart tedavi ise; radyasyon tedavisi, kemoterapi ve hormon tedavisidir.

Evre 4 : Kanser göğüs dışında vücudun diğer bölümlerine (kemikler, akciğer, karaciğer ya da beyin gibi) sıçramıştır.  Evre IV (Dört) meme kanserinin tedavisinde temel amaç yaşam süresini ve kalitesini arttırmak, hasta şikayetlerini gidermektir. Tedavide genelde kemoterapi ve hormon tedavisi gibi tüm vücudu etkileyen sistematik tedaviler uygulanır. Hastanın şikayetlerinin azaltılması amacı ile bazı durumlarda mastektomi (Kanserin bulunduğu göğüsün alınması operasyonu) de önerilebilir.

Meme Muayenesi

Muayenenizi her ay adetiniz bittikten 1 hafta sonra, memenizdeki hassasiyet ve şişlik azaldıktan sonra yapabilirsiniz. Menapoza girmiş kadınlar ise her ay aynı güne denk gelecek şekilde muayenelerini yapabilirler. Muayene sırasında bel kısmınızın üzerinde hiçbir giysi bulunmamasına özen gösteriniz. Öncelikle ayna karşısına geçip her iki memenizin dış görünümünü inceleyiniz.

Şişlik, kızarıklık, gözle görülür ve daha önce olmayan bir asimetri varlığı, kitle, meme cildinde gamzelenme (çekinti), meme başında pullanma, döküntü, akıntı gibi değişiklikler olup olmadığını dikkatle gözleyiniz. Daha sonra ellerinizi belinize koyup bastırarak, her iki kolunuzu yukarı kaldırarak bu incelemeyi tekrar ediniz. Bu sırada yukarıda bahsedilen değişiklikleri tespit ederseniz, hangi memede olduğunu ve değişikliği not ediniz.

Meme Kanseri Belirtileri

 
 

  • Memede kitle
  • Memede sertlik ve düzensiz alan ele gelmesi
  • Meme cildinde değişiklikler (Kızarıklık, ödem, ciltte çekinti)
  • Meme başında çekinti, içe çöküklük, akıntı, egzama benzeri görünüm
  • Tek memede meydana gelen ani büyüme
  • Koltukaltında kitle ele gelmesi
  • Olağan dışı ağrı ve hassasiyet (her adet dönemi öncesi görülenden farklı, yeni başlayan)

Meme Kanseri Risk Faktörleri

 
 

  • Cinsiyet: Kadın olmak başlı başına bir risk faktörüdür. Her 8 kadından biri bu hastalıkla karşılaşmaktadır.
  • Yaş: Yaşla birlikte meme kanseri görülme riski de artar. Özellikle 50 yaş sonrası bu risk artmaktadır. Ancak ülkemizde batılı toplumlara göre meme kanseri görülme yaşı daha düşüktür.
  • Daha önce memede risk artışına sebep olacak bir kitlenin bulunması. Memeye yönelik her cerrahi girişim riski arttırmamaktadır. Ancak bazı patolojik tanılarda (proliferatif hastalıklar, atipikepitelhiperplazileri gibi) meme kanseri riski normale göre 2-5 kat artabilmektedir.
  • Aile Hikayesi: Özellikle birinci ve ikinci derece akrabalarında (anne, kardeş, teyze anneanne gibi) meme kanseri bulunması, babada meme kanseri olması, her iki memesinde de kanser tanısı almış veya 40 yaş altında meme kanseri tanısı almış birinci derece akrabası olması riski arttırmaktadır. Tüm meme kanseri hastalarının %15-20’sini oluşturur.
  • Genetik: Ailede yoğun bir şekilde meme kanseri hikayesinin olması hastalığın genetik olarak aktarıldığını düşündürmelidir. Bu ailelere genetik çalışma yapılması önerilmektedir. Tüm meme kanseri hastalarının %5-10’unu oluşturur.
  • Daha önce meme kanseri tanısı ile ameliyat olmak. Karşı memenin riskini arttırmaktadır.
  • İlk adet yaşının 12 den önce olması riski arttırmaktadır.
  • Menapoz yaşının 55 yaşından sonra olması riski arttırmaktadır.
  • İlk canlı doğum yaşının 30’un üzerinde olması riski arttırmaktadır.
  • Emzirme süresi: Uzun emzirme süresi olmasının riski azalttığı düşünülmektedir.
  • Doğum kontrol ilaçları: Uzun süre kullanımda (10-14 yıldan daha uzun süre aralıksız kullanım) risk artmaktadır.
  • Menapoz sonrası verilen hormon tedavisi: Beş yıldan uzun kullanımda risk artar. Ancak her kadın için meme muayenesi, mammografi, ultrasonografi ve diğer risk faktörleri değerlendirildikten sonra karar verilmelidir. Riskli kadınlarda kullanımı önerilmemektedir.
  • Aşırı kilolu olmak riski arttırmaktadır. Yağ dokusundan östrojen üretimine bağlı risk artışı görülür.
  • Radyasyona maruz kalma: Özellikle genç yaşlarda maruz kalma riski arttırmaktadır.
  • Alkol alımı: Düzenli alkol tüketimi riski arttırmaktadır.